Pages

12 Mayıs 2011 Perşembe

Hafızada Bir Algıdır

Geçmişe dair yaşadığınız birçok olay hafızanızda mevcuttur. Doğduğunuz tarih, okuduğunuz okulların isimleri, öğrendiğiniz dersler, arkadaşlarınız, onlarla yaşadığınız pek çok olay, hastalıklarınız, akrabalarınız gibi milyonlarca detay hafızanızda mevcuttur.

Bugüne kadar size ulaşan tüm bilgiler ribozomlarda ‘hafıza molekülleri’ olarak adlandırılan proteinlere dönüştürüldü. Bu protein molekülleri elektrik sinyalleri olarak şifrelendi. Böylece milyonlarca bilgi saklandı. Siz buna, ‘geçmiş’ demektesiniz. Bu bilgilerin birikmesi ile bir geçmişiniz oldu. ‘Hatırlıyorum’dediğiniz anda gerçekte, hatırlama anında hücrenin uyarılması sonucu protein şeklinde saklanan bu şifrelerin tekrar hafızaya çağrılması olayı gerçekleşmektedir. Bu vasıtayla örneğin size, ‘hangi okulda okudunuz?’ diye sorulduğunda, okulunuzun şifresi deşifre edilmekte ve siz de cevabı vermektesiniz.

Bir manzara görüntüsünü düşünelim. Bu görüntünün resmini çekip bilgisayara resim dosyası olarak kaydettiğiniz farzedelim. Bilgisayar bu dosyayı 001001 gibi şifre ile kaydeder. Görüntü olarak kaydetmez. Beynimiz de, gördüğü bu manzarayı bir şifreye çevirir. Ancak siz aynı manzarayı sonradan düşündüğünüzde, bu hayali bir görüntü olarak gözünüzün önünde belirir. Ve o manzaraya bakarken duyduğunuz hissi aynı şekilde hissedersiniz. Burada şu gerçek üzerinde derin derin düşünmemiz gerekir: Şuursuz hücrelerden oluşmuş bir et parçası şifreleme bilgisini nasıl öğrenmiştir? Ayrıca neden böyle bir kodlama sistemine ihtiyaç duymuştur da, her gördüğünü saklama davranışında bulunmaktadır? Dahası, milyonlarca bilgi kodlansa bile, tüm bunlar bir et parçacına sığabilir mi? Beyin denilen bu et yığınının kapasitesi nasıl belirlenmektedir? Beyin ne kadar yaşayacağını bilmemektedir; o halde kendi kendine ne kadarlık bir saklama kapasitesi olması gerektiğini nasıl bilebilir ve hesaplayabilir? Beynin en başından şöyle bir hesap yapması gerekir: Ben 70 sene yaşayacağim ve bu süre içinde şu miktarda bir bilgiyi kodlayarak saklamam gerekir, bu durumda bu kodları depolayacağım şu miktarda bir kapasitem olmalı. Beynin böyle bir depolama yapabilmesi için ise sonsuz bir hafızası olması gerekir. Bir et parçası sonsuz bir hafızaya sahip olamayacağına göre sonsuz bir hafızaya sahip olan kimdir?



Beynin içinde elektrik sinyalleri olarak şifrelenen sesleri, görüntüleri, kokuları, tatları saklayan kimdir? Tüm bu şifreleri birer algı olarak anımsayan yani tekrar algılayan şuur kime aittir?
Elbette bu şuur, beyni oluşturan sinirler, yağ tabakası ve sinir hücrelerine ait değildir. Bu şuur, çok açıktır ki ruhtur. Şuursuz bir et parçasının bir hafızaya sahip olması, milyonlarca bilgiyi depolayacak, istendiğinde hatırlamasını sağlayacak bir sistem kurması imkansızdır. Bu durumda hafızanın insana verilen bir algıdan ibaret olduğu gerçeği ortaya çıkar.


Rüya gerçeği de bunu daha iyi anlamamıza bir örnektir. Rüyada da bir hafıza mevcuttur. 15-20 sn. gibi kısa bir zaman rüya görmenize rağmen, sanki rüyanın daha öncesi de varmış gibi pek çok şeyle bağlantı kurarsınız. Gördüğünüz olayları daha önce yaşamamış olduğunuz halde bilgiler hafızanızdadır. Rüyanızda yaşadığınız ev hakkında da bir hafıza mevcuttur. Gerçekte yaşadığınız ev olmasa da, bu durum rüyada size hiç garip gelmez.
Hatta rüyanızda size ulaşılabilse ve 'o ev senin evin değil' denebilse şiddetle karşı çıkar, rüyanızdaki evin kendi eviniz olduğunu savunursunuz. Yaşadığınız yer, çalıştığınız firma, eşiniz, kardeşiniz, alışkanlıkarınız, sevdiğiniz yemekler gibi detaylar da rüyanızda şu ankinden farklı olabilir. Ancak siz bunları hiç yadırgamazsınız. Hatta rüyanızdan hiç uyanmasanız, bu değişikliği hiç farketmeden yaşantınıza devam eder ve rüyanızdaki hayatınızın gerçek yaşantınız olduğunu düşünürsünüz. Oysa çok açıktır ki, rüyanızdaki tüm bunlar size ait olmayan, sadece hafızanıza verilen bilgilerden ibarettir.


Uyandığınızda ise belli bir hafıza ile uyanırsınız. Uyuduğunuz oda, yanınızdaki komodin, üstündeki ışık ve diğer nesneler, odadaki ayrıntılar… her şey tamdır ve aynı şekilde durmaktadır. Rüyanızda size nasıl bir hafıza veriliyor ise, uyandığınızda da daha önce verilmiş bir hafızanın algıları ile devam edersiniz.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Kuantum Fiziği ve Klasik Fizik Arasındaki Farklar


Klasik fizik ile Kuantum fiziği arasında birçok fark vardır ve bu farklar çok önemli bir gerçeği gösterir: Materyalizm artık imkansızdır. Modern fizik materyalizmi imkansız kılmıştır.
Şimdi Modern fizik ve Klasik fizik arasndaki farkları görelim:

1- Klasik fizikte uzay ve zaman süreklidir. Kuantum Fiziğinde süreksiz ve kesiklidir. Bu bakımdan Klasik fizikte nesnelerin özellikleri sürekli birer değişkendir. Oysa ki Kuantum Fiziğinde tüm bu değişkenler süreksiz olup ani sıçrayışlarla bir durumdan diğerine geçiş olur.

2- Klasik fizikte determinizm yani “belirlilik” vardır. Oysa ki Kuantum fiziğinde olaylar determinist olarak gelişmezler. Daima belli bir olasılık yüzdesi bulunur.

3- Klasik fizikte bulunan determinizm nesnellikle el ele gider. Yani, nesnelerin birbirlerinden bağımsız oldukları ve her bir nesnenin çevresinden yalıtılarak incelenebileceği inancı ve görüşü vardır. Oysa ki Kuantum Fiziğinde nesneler birer enerji dalgası olarak görüldüğünden klasik anlamda “nesnellik” kaybolmaktadır. Yerine bütünsel bir etkileşim ve evrende sıçramalarla değişim kavramları ileri sürülmektedir.

4- Kuantum Kuramı gözlenen ile gözleyeni ayrı saymaz. Yani, biri diğerini etkileyip değiştirebilir. Bu bakımdan bağımsız nesne kavramı yok olduğu gibi etki edip dönüştürme yeteneğinin sadece varlıklara ait olmadığı da söylenebilir.

Materyalizmi savunmak için kendilerini şartlandırmış bazı kişiler bu farklar dolayısıyla mateyalizmin çıkmazda olduğunu görmüş oldukları halde bir kavram karmaşası oluşturarak kendilerince tehlikeyi savuştururlar. Bu farklar doğrudur evet, bu farklar dolayısıyla "mekanikçi materyalizm" tarihe karışmıştır ama biz hala materyalist kalabiliriz demektedirler. Ancak "mekanikçi olmayan bir materyalizm"den söz etmek mümkün değildir ki mekanikçi materyalizm yok olduktan sonra hala materyalist olmaktan bahsedilebilsin.
Dolayısıyla Kuantum fiziği materyalizmi gerçek anlamda darmadağın etmiş ve tarihin tozlu raflarına kaldırmıştır.